10 Kasım 2007 Cumartesi

Köprübaşı'nın Tarihi Yok Mu?




M.NİHAT MALKOÇ


Trabzon’un unutulmuş ilçelerindendir Köprübaşı… Yıldızlara değen mağrur başıyla yeşilin koynunda uyur gece gündüz demeden…
Sürmene, Araklı ve Çaykara ilçeleri arasında sıkışıp kalmıştır. Nefes alacak hali yoktur. Fakat onuruyla yaşar bir başına. Verimli geniş arazileri yoktur. Kanaatkâr insanları ekip biçerler toprağı. Mısırı kendileri yerken, otluğu hayvanlarına yedirirler. Yaz gelir, yaylalara çıkarlar. Hayvanlarını salarlar çayır çimene. Buz gibi soğuk sulardan kana kana içerler. Hava ve su çelikleştirir yorgun bedenlerini. Kuymak ve mıhlama hastalıklar için en büyük antibiyotiktir. Zorluklar içerisinde yaşasalar da hayatlarından memnun gözükürler. Azla yetinirler, tamahkârlık nedir bilmezler. Ormanlarla çevrili köylerde yeşilin bütün tonlarını görebilirsiniz. Buranın halkı doğayla barışık yaşar.

Nice büyük şahsiyet yetiştirmiştir bu topraklar… Merhum
Adnan Kahveci, merhum Recep Yazıcıoğlu ve şimdi milletvekili olarak mecliste bulunan Diyanet İşleri Eski Başkanı Mustafa Sait Yazıcıoğlu bu ilçeye bağlı Beşköy beldesinin yetiştirdiği devlet adamlarıdır. Köprübaşı tarih boyunca pek çok bakan ve vekil yetiştiren bir ilçe olarak ün yapmıştır ülke çapında. Fakat nedense mum misali hiçbir zaman dibine ışık vermemiştir bu garip ve mahsun ilçe… Gidenler, geride kalanları unutmuş bu uzak beldede. Kimse uyandırmamıştır onu derin uykusundan… Bırakın uyandırmayı, gelen gidenler ninni söylemiştir uykusunun daha da derinleşmesi için. Çünkü bir uyansa hakikatlerle yüz yüze gelecektir. Titreyip kendine dönecektir. Samimiyetten uzak, süslü vaatlere kanmayacaktır bir daha… Yılların unutulmuşluğunun hesabını soracaktır devlet erkânına. Onun içindir ki uyandırmazlar.

Her ilin, hemen hemen her ilçenin yazılmış, kayda alınmış bir tarihi olmasına rağmen Köprübaşı’nın belli bir tarihi de yoktur. Burası yıllarca Sürmene’nin bir beldesi olarak kalmış zihinlerde. Zaman içerisinde Sürmene’nin gölgesinde küçüldükçe küçülmüştür. Buradan yetişenler doğup büyüdükleri, havasını soludukları, dağlardan süzülen buz gibi kaynak sularını içtikleri beldelerini çabuk unutmuşlardır. Pek çoğunu para değiştirmiştir. Onlar artık yazdan yaza gelip bu güzel ilçenin sıhhat dağıtan yaylalarında izinlerini geçirip Köprübaşı ilçesinden transit geçmektedirler. ‘Ne oluyor, ne gidiyor’ diye sorma ihtiyacını da duymamışlardır. Sizin anlayacağınız Köprübaşı kökenli zenginler ve okumuşlar vefa imtihanından koca bir sıfır çekmişlerdir. Nimetlenenler külfet söz konusu olunca köşe bucak kaçmışlardır. Bunun istisnaları olsa da bunlar kaideyi bozacak ağırlıkta değildir.

Köprübaşı 1990 senesinde rahmetli Adnan Kahveci’nin gayretleriyle ilçe statüsü kazanmıştır. O günleri bugünmüş gibi hatırlarım. Rahmetli Kahveci, Köprübaşı’na geldiğinde “Sayın Bakanım Yolumuzun Asfaltlanmasını İstiyoruz” yazılı bir pankart şehrin orta yerine asılmıştı. Bunu gören Kahveci, “İndirin o pankartı, arabamın bagajına koyun, bundan sonra gerek kalmayacak ona. Çünkü ilk fırsatta yolunuz genişletilerek asfaltlanacak” demişti. Ağır aksak da olsa yolda bir kısım çalışmalar yapılmıştı. Şans bu ya Beşköy’deki felaket sırasında yapılan yollar da yıkılarak sulara karışmıştı. Bu felakette Köprübaşı en az on yıl geriye gitmişti. Bu durum halkın makûs talihini iyiden iyiye ağırlaştırmıştı. O gün bugündür uzun yıllardan beri Sürmene ile Köprübaşı arasındaki yol asfaltlan(a)mamıştır. Bu yol insanların ömrünü yiyip bitirmiştir. Zaman içerisinde başa gelen iktidarların dünyaya bakış açıları, zihniyetleri değişse de Köprübaşı için hiçbir şey değişmemiştir.

Son yıllarda Köprübaşı gençleri yüksel tahsil hususunda büyük bir atılım içerisindedir. Eskiden senede bir iki kişi üniversiteyi kazanırken bugün bu sayı onlarla ifade edilmektedir. Buradaki gençlerin okuyup meslek hayatına atılmaktan başka çıkar yolları da yoktur.

Köprübaşı’nda ciddi bir kitap okuma mekânı mevcut değildir. Yani bu ilçenin halk kütüphanesi bulunmamaktadır. Tez elden buraya kapsamlı bir kütüphanenin kurulması şarttır. Gerçi Köprübaşı Halk Eğitim Merkezi’nin bununla ilgili bir çalışması ve gayreti vardır. Bu insanlara muhakkak destek olmalıyız. Gençlerimizi kahve köşelerinden kurtarıp kitaplarla buluşturmalıyız. Bunu yapabilirsek insanların ufku bir hayli genişleyecektir.

Köprübaşı dün olduğu gibi bugün de sosyal ve kültürel faaliyetlerde de etkin değildir. Her ilçenin, hatta bazı beldelerin festivalleri olduğu halde Köprübaşı’nın geleneksel bir festivali yoktur. Polisi, adliyesi, askerlik şubesi, icra dairesi de mevcut değildir. Her yer için bir kurtuluş günü olsa da Köprübaşı için belli bir kurtuluş günü zikredilmemektedir. Köprübaşı’nın tarihini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini anlatan bir kitaba da rastlamadım bugüne kadar… Sürmene’nin tarihi yazılmıştır ama Köprübaşı’nın tarihi yazılmamıştır. Böyle şey olur mu? Köprübaşı’nın tarihi yok mudur? Belediyenin bu eksikliği muhakkak gidermesi gerekir. Bu hususta şahsen hiçbir maddi karşılık beklemeden çalışmaya hazır olduğumu da buradan ilan etmek isterim. Yeter ki yetkililer böyle bir kitap yayınlandığında basılacağına dair garanti versinler. Çünkü bu çeşit çalışmalar zahmetlidir. Sivil toplum kuruluşlarının, kaymakamlığın ve belediyenin bu çalışmaları desteklemesi gerekir. İlle de ben yapayım ısrarında değilim. Böyle bir işe gireceklere bir nefer gibi yardımcı da olabilirim. Yeter ki maksat hâsıl olsun. ‘Ben yaptım, sen yaptın’ ucuz hesabı içerisinde değilim, hiçbir zaman da olmam. Köprübaşının tarihi ve kültürü en kısa zamanda kayda geçilmelidir.

Dedim ya şirin ilçemiz Köprübaşı yıllarca Sürmene’nin gölgesi altında kalarak iyice körelmiştir. Bu garip kazaya dair yokları sıralarsak zincirin halkaları alır başını gider. Bu yoklar zincirinin halkalarını en kısa zamanda kırmalıyız. Köprübaşılılar doğup büyüdükleri beldeye sahip çıkmalıdır. Köprübaşı’nın sayılı zenginlerini saymaya kalksam herhalde sayfalar dolar. Peki, o zaman bu şehir niçin böyle kaderine terkedilmiş. Bazı Anadolu köylerinin yolları bile asfaltlanmışken iki ilçeyi ve Köprübaşı’yla Trabzon’u birbirine bağlayan stabilize yol niçin en kısa zamanda asfaltlanıp halkın istifadesine sunulmaz? Burada yaşayan halk ikinci sınıf vatandaş mıdır? Bu ayıbın kısa zamanda ortadan kaldırılması gerekir.

Köprübaşı’nın en büyük sorunu işsizliktir. Burada doğan gençler ayakları yere basar basmaz gurbet yollarına düşmektedirler. Kolay mıdır bir insanın sevdiklerini terk edip İstanbul’un yolunu tutması? Fakat Köprübaşı’nda kalan gençlerin kahve köşelerinde sürünmekten başka yapabilecekleri şey yoktur. Gerçi gurbette de karınları doymamaktadır vasıfsız işçilerin. Günümüzde kalifiye elaman para kazanırken, vasıfsız işçiler boğaz tokluğuna çalışmaktadır. Bu nedenle Köprübaşı’nda meslek kurslarının yaygınlaştırılması, gençlerin bu kurslarda beceri sahibi olmaları gerekir. Günümüzde sanatkârlık en büyük referanstır; tercih sebebidir. Bunun göz önünde bulundurularak gereğinin yapılması elzemdir.

Diğer şehirler zamanla büyürken Köprübaşı her geçen gün küçülmektedir. Eskiden Köprübaşı’ndaki esnaf sayısı bugünküne kıyasla çok daha fazlaydı. Oysa günümüzde hatırı sayılır esnaf sayısı bir elin parmakları kadardır. Bunlar da harcamalarının karşılığını alamamakta, zarar etmemek için büyük mücadele vermektedirler. Zira Köprübaşı’na mal getirmek fazladan nakliye masrafını zorunlu kılmaktadır. Bunun bedeli de satılan mallara yansıtılmaktadır. Bunun yanında burada yaşayan kişilerin çoğu işsiz olduğu için alım güçleri de yoktur. Onun içindir ki sayıları her geçen gün azalan esnaflar kepenk kapamamak için onur mücadelesi vermektedir. Bir kısmı çeklerini ödemekte ciddi sıkıntılar yaşamaktadır.

Köprübaşı insanı genellikle tarımla uğraşmaktadır. Halkın çoğu mısır, fındık ve çay yetiştirmektedir. Malum olduğu üzere son yıllarda çay ve fındık da para etmemektedir. Halk çay ve fındığı toplarken yevmiyecilere harcadığı gideri bile, elde ettiği mahsulü satarak karşılayamamaktadır. Onun için son yıllarda geçim konusunda ciddi sorunlar baş göstermiştir. Aileler çocuklarının okul masraflarını ödemekte bile zorluk çekmektedir. Çay paraları, harcamaları karşılamaktan uzaktır. Üstelik bazı aylarda çayın belli kontenjanlar üzerinden alınması çiftçiyi iyice perişan etmektedir. Bazı aileler çaylarını söküp, yerine fındık dikmişlerdir. Bir zamanlar iyi para eden fındık üzerinde oynanan uluslar arası oyunlar fındığın getirisini de çok düşürmüştür. Mısır zaten para getiren bir ürün değildir. Bunlar gösteriyor ki Köprübaşı halkı için ufukta parlak bir gelecek gözükmemektedir. Fakat yöre halkının umutları yine de diridir. Çünkü umutsuz yaşanmaz. Geleceğe dair umutlar, yaşama sımsıkı sarılmamızı sağlayan can simidi hükmündedir. Umudun bittiği yerde yaşamak bir işkenceden farksızdır. Gelin Köprübaşı için bir şeyler yapalım. Bu konuda herkesin yapabileceği bir şey vardır.

Hiç yorum yok: