10 Kasım 2007 Cumartesi

Köprübaşı'nın Büyük Değerlerinden: Hafız Cemal Uzun

M.NİHAT MALKOÇ

İnsanlar bu dünyanın neyine aldanırlar da hiç ölmeyecekmiş gibi gece gündüz para ve mal yığarlar. Tamam, “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya için çalışın” hadisini biliriz. Fakat onun devamı niteliğindeki “Yarın ölecekmiş gibi de ahiret için çalışın” hadisini de aklımızdan çıkarmayız. Ölümle kalımın istim üstünde olduğu bu âlemde insanların mal, para ve evlatlarıyla övünüp böbürlenmelerine hiçbir mana veremiyorum. Her gün yüzlerce insan hicret ediyor. Nereye mi? Nereye olacak; beka yurduna!...Etrafımıza hiç mi bakmıyoruz? Nice insanlar geçip gitti bu zeminden… Bizler baki mi kalacağız?

Hacısı, hocası, zengini fakiri, akıllısı, ahmağı günü gelince bir parçacık kefene sarılıp gidiyor. Giden dönmüyor. Kimsenin yanında bir şey götürdüğü de yok. İyi amellerin dışında her şeyi burada bırakıyoruz. E öyleyse nedir bu dünya telaşımız, doyumsuzluğumuz, tamahkârlığımız?...İşte Köprübaşı’nın en büyük manevi dinamiklerinden Hacı Hafız Cemal Uzun da aramızdan ayrıldı. Fena yurdundan beka yurduna gitmek üzere uzun yolculuğa çıktı. Allah ona bu uzun yolculuğunda amellerini yoldaş eylesin. Yolu nurlarla döşensin.

Trabzon’un Köprübaşı ilçesinin tanınmış hocalarından Hafız Cemal Uzun’u 08 Temmuz 2007 tarihinde kaybettik. Köprübaşı halkı tarafından çok sevilen, değer verilen, saygı duyulan ve ilmine güvenilen muhterem bir hocaydı o…Hoca çok uzun ve bereketli bir ömür yaşadı. O, bir asırlık görkemli bir çınardı. Yaşı yüzü aşmıştı bu değerli büyüğümüzün.

Hafız Cemal Hoca’yı yakinen tanır, muhabbetinden istifade ederdim. Kendisi annemle akrabaydılar. Annemin büyük ninesiyle onun büyük ninesi kardeşmiş herhalde. Onun için anneme ve bana çok değer verirdi. Soyadlarımız aynı olmasa da sürekli akraba olduğumuzu hatırlatırdı. Bir zaman elinde bir deste parayla evimize geldiğini dün gibi hatırlarım. Paraları anneme uzatarak şöyle demişti: “Senin anneannenle benimki çok yakın akrabaydılar. Sizin hakkınız var bizim topraklarda. Anneannen hakkını almamış bizden. Bu parayı da onun için size getirdim. Bu parayı al da helalleşelim.” Annem parayı almamakta ne kadar ısrar ettiyse, o da vermekte o kadar ısrar etti. Sonuçta annem paranın yarısını almak zorunda kaldı. Bu devirde böyle bir şey gördünüz mü hiç? Adam elinde parayla gelecek sizin aklınızın ucunda bile olmayan miras hakkınızı size hatırlatıp ödeyecek, hatta ısrar edecek. İşte böyle bir insandı muhterem Hafız Cemal Hocaefendi!...Nurlar içinde yatsın… Mekânı cennet olsun.

Kendisi cinlerle yakın ilişkileri olan, onlarla diyalog kuran farklı, esrarengiz bir insandı. Cinlere istediğini yaptırma kuvvetine ve kudretine sahipti. Manevi hastalıklarda kendisine başvurulurdu. Nefesi etkili bir insandı. Nice ruh hastaları onun vasıtasıyla şifa bulmuştur. Şifa bulan hastaların ettiği dualar muhtemelen onun sevap hanesini doldurmuştur.

Yakın zaman evvel aramızdan ayrılan Hafız Cemal Efendi, kendini insanların hayrına adamıştı. Onun kapısına gelip de eli boş dönen olmazdı. Nice insan onun sayesinde psikolojik bunalımların, boşanmaların, kavgaların ve geçimsizliklerin eşiğinden dönmüştür. Onun yazdığı muskalar, insanları uçurumun eşiğinden geri döndürmüştür. Buna modern tıpçılar ne der bilmem ama bu muskalardan fayda görmeyen insan sayısı azdır. Bu belki telkin ve inanç meselesidir. Fakat bir hakikat var ki bunlar pek çok kişiye şifa kaynağı olmuştur.

Bazı hocalar vardır ki ellerindeki cinleri insanların şerri için kullanırlar. Onlar eşlerin ve insanların arasını bozmak için muska da yazarlar. Fakat merhum Cemal Hoca, bu insanlardan değildi. Müminin cemali Hakk’ı hatırlatır. Onun yüzüne bakan da Allah’ı hatırlardı. Muska yazma ilmini hiçbir zaman başkalarının kötülüğü için kullanmamıştır. Kendisine bu hususta teklifler gelmiştir muhakkak, hatta yüklü miktarlarda paralar verilmek istenmiştir, lakin bu konuda ikna edilememiştir. Çünkü o insanların hayrına ve iyiliğine çalışan bir hocaydı. Öteki dünyada büyük hesabın görüleceğini en iyi bilenlerden ve o doğrultuda hayatını tanzim edenlerden biriydi. Ölüme hazırlıklı yaşamanın lüzumuna inanırdı.

O mütedeyyin bir insandı. Kur’an-ı Kerim elinden inmezdi. Gece gün demeden küçücük odasında Kur’an tilavet ederdi. Odası insanlarla dolup taşardı. Misafirinin olmadığı zamanlar pek azdı. Onu sadece Köprübaşılılar, Sürmeneliler, Trabzonlular tanımazdı. Namını duyan pek çok insan, mesafeleri engel olarak görmez, yurdun en ücra köşesinden kalkıp yanına gelirdi. Onun tesirli nefesinden ve manevi ilminden istifade ederlerdi. Cinlerle insanlar arasında bir çeşit köprü vazifesi görürdü. İnsanların, kötü cinlerin şerrinden korunması için iyi cinleri vasıta kılardı. Cinlerin dilini ve halini bilirdi. Pek çok cine sahipti. Onlar onun bir çeşit hizmetkârıydı. Bunu kendisi de bizzat ifade ederdi, fakat ayrıntılara girmekten sakınırdı.

Çok saygın bir insandı Cemal Hoca… Hayır işerini çok severdi. Sıhhatli olduğu yıllarda köyün sularını o, gönüllü olarak tamir ederdi, hiçbir ücret almazdı. Hayrettin adında özürlü bir oğlu vardı. Hayrettin’in gözleri görmezdi. Fakat Allah’ın hikmetidir ki pek çok şeyi bir çırpıda bilirdi. Kocakarı aylarını, Ramazana, Kurbana ne kadar kaldığını, miladi gün ve ayları anında söylerdi. Çok ustaca maniler koşardı. Sürekli yük taşırdı dağlardan. Fakat Hakk’ı zikretmekten hiçbir zaman geri durmazdı. Sefil olmasına rağmen halk tarafından çok sevilirdi. Hafız Cemal Hoca, uzun yıllar bu özürlü oğluyla ve muhterem eşiyle yaşadı. Eşi bundan birkaç yıl evvel ölmüştü. Hoca, son senelerini yalnız başına yaşadı. Yaşı yüzü devirmişti. Fakat dinçti, hafızası yerindeydi. Yataklara düşmeden, kimseye muhtaç olmadan yaşadı, öylece öldü. Son nefsine kadar ibadetlerini büyük bir huşu ve huzur içerisinde yerine getirdi. O, şimdi çok sevdiği ve onun için gece gün taat içerisinde yaşadığı Rabbine kavuştu.

Hafız Cemal’in aramızdan ayrılması bizleri, bütün Köprübaşılıları çok üzdü. Sanki babamızı kaybetmiş gibi mahzun olduk. Şimdi manevi marazlarda kimin kapısına dayanacak Köprübaşı insanı? Onun boşluğu öyle kolayca dolacak gibi değil. Çünkü manevi ilimlerde kendisinden el alan bir varisi yoktu. Bütün bilgilerini ve sırlarını beraberinde götürdü, toprağa gömdü. Köprübaşı büyük bir âlimini, dost yüzlüsünü, merhamet abidesini kaybetti. Cenazesindeki kalabalık onun ne kadar sevildiğinin işaretiydi. Allah rahmet eylesin

Hiç yorum yok: