26 Şubat 2009 Perşembe

Dağların Yoldaşı: Köprübaşı

Köprübaşı’nda zaman açılır sonsuzluğa
Güler yüzle karşılar mihmanlarını doğa

Dağların kucağında dalar sonsuz uykuya
Serenatlar söylüyor gökte bulutlar suya

Ayrılıklar birikir bir hüzün heybesinde
Düne dair kederler yankılanır sesinde

Efsunlu cilvesini şehrayinler kıskanır
Madur dağına çıkan, kendini gökte sanır

Güzel insanlar göçtü binip de atlarına
Kuşlar da heves etti billur kanatlarına

Suların şırıltısı sonsuzluk bestesidir
Göklerde yankılanan aydınlığın sesidir

Fidanlı seher vakti uykusundan uyanır
Minarelerden ezan yüreklere dayanır

Derin uykularıma girer yemyeşil düşler
Hicranıma ilaçtır hayat dolu gülüşler

Harmantepe’de yere gül yağmurları düşer
Nedamet kazanında umudun aşı pişer

Kahvadüzü’nden seyret şehirlerin hasını
Kemençenin nağmesi siler yürek pasını

Güneşli kıyamdadır Kacalak eteğinde
Gurbetçiler hasreti taşıyor yüreğinde

Ağzındadır aslanın ekmek Köprübaşı’nda
Her gün bir yara alır yoksulluk savaşında

Gurbete düşenlerin gam dolar gözlerine
Hüznün payı karışır ateşten sözlerine

Yoluna revan olmuş içimde deli taylar
Ahşabın gölgesinde can çekişir saraylar

Hüzünle dostluğumuz asırlarca sürecek
Bu şehir yüreklerden nice güller derecek

Senden yadigâr bana saçlarımdaki aklar
Yolların kavşağında sana koşar ayaklar

Tasayı ve elemi gönlünden dışarı at!...
Taze bir başlangıçtır Çifteköprü’de hayat

Yaralı gönüllerin titrerken dudakları
Gündoğan’da seyreyle kıpkızıl şafakları

Tespih tanesi gibi dağılır hatıralar…
Gurbette sıla hüznü yürekleri yaralar

Lâzutlar tarlalarda büyür kehribar gibi
Şirin Köprübaşı’nda her mevsim bahar gibi

Beklemek ateşten kor, yüreğim intizarda
Güneşin yangınına şahit ol Akpınar’da

Köprübaşı’nda doğa rengârenk kanaviçe
Sabaha selam durur Göneşera’da gece

Hasretin şavkı vurur hüzünlü bakışlara
Ev sahipliği yaptın nice ağır kışlara

Köprübaşı mehtapla sırlarını paylaşır
Umutları, yarının ufuklarına taşır

Recep Yazıcıoğlu bu topraklarda doğdu
Merhum Adnan Kahveci makûs talihi boğdu

Bu patika yollardan nice yolcular geçti
Kimi ekmek derdinde, kimi Rahman’a göçtü

Gurbette gözyaşlarım yastığı ıslatıyor
Zamana yenik kalbim senin için atıyor

Eşsiz güzelliğini gül yüzünden tanırdım
Gölgem senin peşinden yürüyecek sanırdım

Hasretin içimde kor, kalbim yine telaşlı
Senden uzaklardayım şimdi gözlerim yaşlı

Mutluluk senin olsun, acıyı bölüşelim
Karlı dağları aşıp baharda görüşelim

Senin vasfeylemede eksik kalır her yorum
Son uykumu dizinde uyumak istiyorum

Anka kuşu misali küllerinden doğacak
Köprübaşı kükreyip karanlığı boğacak!...

M.NİHAT MALKOÇ

Hiç yorum yok: